TL’nin yüksek faiz oranlarına rağmen, yabancı yatırımcılar için cazibesini kaybettiği belirtilen raporda, özellikle carry trade işlemlerine yönelik ilginin ciddi şekilde azaldığına dikkat çekildi.
Carry Trade: Yüksek Faize Rağmen Düşen İlgi
UBS’nin analizine göre, TL’nin taşıdığı nominal faiz oranları cazip görünse de, bu yüksek faiz getirisi yatırımcılar açısından artık tek başına yeterli değil. Zira Türk Lirası’nın değeri son dönemde önemli ölçüde dalgalanıyor. Rapora göre, kur riski, siyasi belirsizlik, ekonomik öngörüsüzlük gibi unsurlar TL’nin getiri potansiyelini gölgede bırakıyor ve yatırımcıları carry trade stratejilerinden uzaklaştırıyor.
Carry trade, basitçe ifade etmek gerekirse, yatırımcıların düşük faizli para biriminden borç alıp, yüksek faizli bir para birimine yatırım yaparak aradaki faiz farkından kazanç elde etmeyi amaçladıkları bir yöntemdir. Bu strateji özellikle istikrarlı piyasa koşullarında oldukça kârlı olabilir. Ancak TL örneğinde olduğu gibi, oynaklığın arttığı ve güvenin azaldığı bir ortamda, carry trade pozisyonları hızla tersine dönebilir ve zararla sonuçlanabilir.
UBS: “Kurda Oynaklık, Risk Primi Yüksek, Faiz Avantajı Silikleşiyor”
Raporda öne çıkan analizlerden bazıları şu şekilde:
- Kur istikrarsızlığı: TL’nin değerindeki ani düşüş ve yükselişler, yatırımcıları temkinli davranmaya itiyor. Kurun öngörülemez hareketleri, potansiyel kazançları riske atıyor.
- Siyasi belirsizlik: Seçim sonrası ekonomik yönetime dair beklentilerin henüz netleşmemesi ve Merkez Bankası’nın özerkliğine yönelik süregelen tartışmalar, risk algısını yükseltiyor.
- Faiz – enflasyon ilişkisi: Nominal faiz oranı yüksek olsa da, TÜFE bazlı reel getiri beklentileri halen zayıf. Enflasyonist baskıların sürdüğü bir ortamda faiz getirisi yatırımcı nezdinde anlamını yitiriyor.
Yatırımcıların Güven Sorgusu: “Faiz Değil, Güven Satın Alınır”
UBS raporunun en çarpıcı yönlerinden biri, yatırımcıların artık bir ülkenin para birimini değerlendirirken sadece faiz oranlarına değil, güvenilirlik, hukuk devleti, merkez bankası bağımsızlığı ve makroekonomik öngörülebilirlik gibi yapısal kriterlere daha fazla ağırlık verdiklerini vurgulaması oldu.
Raporda şu ifadelere yer verildi:
“Yatırımcılar için yüksek faiz caziptir. Ancak bu cazibenin gerçek anlamda karşılık bulabilmesi için bir ülkenin ekonomik kurumlarına olan güvenin tesis edilmiş olması gerekir. Türk Lirası’na yönelik risk algısı, şu an bu güveni zedeliyor.”
Küresel Trendler de TL Üzerindeki Baskıyı Artırıyor
UBS ayrıca, ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) gibi büyük merkez bankalarının daha uzun süre sıkı para politikası uygulayacağının sinyallerini vermesinin de TL üzerindeki baskıyı artırdığını belirtti. Gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin dolar karşısında zayıfladığı bir dönemde, Türk Lirası da bu küresel baskılardan nasibini fazlasıyla alıyor.
TL’nin Geleceği İçin 4 Kritik Adım
UBS analizinde, Türk Lirası’nın yeniden yatırımcı ilgisini çekmesi için aşağıdaki adımların atılması gerektiği vurgulandı:
- Kur istikrarı sağlanmalı
- Merkez Bankası’nın bağımsızlığı net şekilde güvence altına alınmalı
- Enflasyon hedeflemesi şeffaflıkla sürdürülmeli
- Siyasi tansiyon düşürülmeli, yapısal reformlara hız verilmeli
Sonuç: Faiz Yalnızca Bir Başlangıçtır
UBS’in yayınladığı bu değerlendirme, Türkiye ekonomisinin dış yatırımcı nezdindeki algısını net biçimde ortaya koyuyor. Sadece faiz artırarak sermaye çekmenin mümkün olmadığını belirten uzmanlar, ekonominin bütüncül bir güven ortamına ihtiyacı olduğunu savunuyor.
Özetle; yüksek faizli ama yüksek riskli bir para birimi, artık cazibesini yitiriyor. TL’nin yeniden yatırımcının radarına girmesi için sadece para politikasında değil, tüm ekonomik yapıda istikrar, şeffaflık ve öngörülebilirlik inşa edilmesi gerekiyor.
