Kurul, yılın ilk çeyreğinde yürüttüğü veri odaklı risk analiz sistemi kapsamında tam 500 bin mükellefi tarama süzgecinden geçirdi. Denetim kapsamında yaklaşık 40 bin mükellefin yüksek risk grubuna girdiği açıklandı.
Bu gelişme, klasik denetim anlayışından yapay zeka destekli ve analitik modellemeye dayalı yeni bir vergi gözetim sistemine geçildiğini de simgeliyor.
📌 Peki 500 Bin Kişi Neye Göre Seçildi?
Yeni modelde VDK, sadece gelir beyanlarına değil, kapsamlı dijital ayak izine bakıyor. E-fatura, e-defter ve e-arşiv sistemlerine kayıtlı veriler; bankacılık işlemleri, tapu kayıtları, araç alım-satım dökümleri, POS ciroları, sosyal medya üzerinden satış faaliyetleri gibi birbirinden bağımsız görünen veri kümeleri arasında eşleştirme yapılıyor.
Amaç basit: Gerçek gelirle beyan edilen gelir arasında fark varsa, bu fark algoritmalar tarafından tespit ediliyor ve sistem mükellefi işaretliyor.
🧠 Denetimler Artık Yapay Zekâ Destekli
Vergi Denetim Kurulu’nun kullandığı yeni sistem, klasik denetimden oldukça farklı. Artık memurların tek tek dosya incelemesi yerine, yapay zekâ ile risk skoru oluşturuluyor.
Kurul kaynaklarına göre, bu sistem sayesinde tek bir denetmenin bir haftada ulaşabileceği dosya sayısının binlerce katı hızda analiz yapılabiliyor.
Tespit edilen 40 bin riskli mükellef ise artık “rastgele denetime” değil, yüksek öncelikli denetim sıralamasına giriyor. Yani algoritmanın riskli bulduğu kişi ya da kurumlar, denetim ekipleri tarafından öncelikli ve detaylı incelemeye alınacak.
📊 En Çok Tespit Nerelerde Yapıldı?
VDK, resmi bir sektörel kırılım açıklamasa da kulislerde şu 4 alanın öne çıktığı konuşuluyor:
- E-ticaret ve sosyal medya üzerinden satış yapan bireyler
- POS cihazı kullanan ama gelirini düşük beyan eden esnaflar
- Yüksek değerde gayrimenkul alıp düşük kira beyan eden mülk sahipleri
- Şirketlerden hizmet faturası alıp gider göstererek vergi kaçıranlar
Özellikle son dönemde influencer’lar, sosyal medya reklam gelirleri ve dijital içerik üreticileri gibi yeni gelir modellerinin vergi sistemine entegre edilmesinin bu denetimlerde öne çıktığı belirtiliyor.
💬 Hedef: Kayıtdışı Ekonominin Dijital Gölgesini Ortadan Kaldırmak
Vergi Denetim Kurulu’nun bu hamlesi sadece daha fazla gelir elde etmek için değil; vergi adaletini sağlamak ve kayıt dışı ekonomiyi daraltmak adına da kritik.
Kayıtdışı ekonomi, Türkiye’nin her yıl yaklaşık 500 milyar TL civarında potansiyel vergi kaybı yaşamasına neden oluyor. Bu rakam, birçok gelişmiş ülkenin toplam bütçesiyle yarışabilecek büyüklükte.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in sık sık vurguladığı gibi:
“Vergi sisteminin adil işlemesi, sadece tahsilat değil, toplumsal güven açısından da kritik bir meseledir. Vergi ödeyenle ödemeyen arasındaki uçurum kapanmalı.”
🔍 Uzman Yorumu: Denetim Artmalı Ama Hukuki Güvence Şart
Mali hukuk uzmanı Prof. Dr. Ayla Gedik’e göre, teknolojik denetimlerin yaygınlaşması sevindirici ama mükellef haklarını zedelememesi gerekiyor:
“Yapay zekâ sistemleri hata yapabilir. Algoritma bir bireyi riskli gösterebilir ama bu otomatik ceza kesilmesi anlamına gelmemeli. Denetim sürecinde mükellefin savunma hakkı korunmalı.”
🧭 Bu Denetimler Ne Anlama Geliyor?
Bu gelişmeyi sadece bir teknik denetim olarak görmek eksik olur. Bu, vergi sisteminde kültürel bir dönüşümün işaret fişeği. Artık her gelir hareketi izleniyor. Eskiden sadece büyük şirketler denetlenirken, şimdi bir e-ticaret yapan birey de, sosyal medya reklamı alan içerik üreticisi de göz önünde.
Kayıtdışı kalmak zorlaşıyor. “Benim gelirimi kim bilecek ki?” devri kapanıyor.
✅ Sonuç: Artık Her Mükellef Görünür, Her Beyan İzlenebilir
Vergi Denetim Kurulu’nun 500 bin kişilik dev taramasının ardından, 40 bin mükellefin riskli görülmesi; Türkiye’de vergi sisteminin dijitalleşmesinin ne kadar kapsamlı hale geldiğini açıkça ortaya koyuyor.
Bundan sonra süreç daha da hızlanacak:
- Yapay zekâ modelleri gelişecek,
- Çapraz kontroller yaygınlaşacak,
- Gelir beyanları daha sıkı izlenecek,
- Kayıtdışı kazançlar algoritmalarla tespit edilecek.
Sonuç olarak, vergi sisteminde “görünmez” olmanın artık mümkün olmadığı bir döneme giriyoruz. Bu süreç doğru yönetilirse, hem vergisini düzgün ödeyen vatandaş için daha adil bir düzen kurulur, hem de kamunun gelir tabanı genişletilir.
