Eski ABD Başkanı ve 2024 seçimlerinin Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump, bir kez daha ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell’a sert sözlerle yüklendi. “Eğer Powell faiz indirirse, bunu Biden’a seçim yardımı için yapmış olur. Bu, görevden alınması gereken bir şeydir” diyen Trump’ın sözleri, Fed’in bağımsızlığı konusunu yeniden gündeme taşıdı.
Peki Trump neden bu kadar öfkeli? Powell neden geri adım atmıyor? Ve en önemlisi: Bu gerilim sadece bir söz düellosu mu, yoksa küresel ekonomik dengeleri etkileyebilecek bir krizin habercisi mi?
🔍 Gerginliğin Arka Planı: Trump’ın Ekonomik Ajandası
Trump, seçim kampanyasında ekonomiyi merkezine alırken, yüksek faizleri “ABD’nin büyümesine darbe vuran bir politika” olarak nitelendiriyor. Ona göre, Fed’in faizleri %5’in üzerinde tutması, halkın borçlanma kapasitesini düşürüyor, konut ve otomotiv sektörünü baskılıyor ve borsa yatırımcısını ürkütüyor.
Trump’ın özellikle son dönemde artan tüketici borçları ve kredi kartı faizleri üzerinden seçmenle duygusal bir bağ kurmaya çalıştığı görülüyor.
“Bugün gençler kredi kartı borcunu ödeyemiyor, insanlar ev alamıyor çünkü Powell faizleri yüksek tutarak Biden’a çalışıyor,” diyen Trump, Fed’i tarafsızlıktan uzaklaşmakla suçladı.
🏦 Powell Cephesi: Ekonomi Verilere Göre Yönetilir, Siyasete Göre Değil
Fed Başkanı Jerome Powell ise, kurumun bağımsızlığına olan bağlılığını her fırsatta dile getiriyor. Son basın toplantısında Powell şu ifadeyi kullanmıştı:
“Bizim görevimiz siyasi değil, fiyat istikrarını ve istihdamı sağlamaktır. Kararlarımız, siyasi ajandalarla değil, verilerle şekillenir.”
Fed, son 2 yılda enflasyonla mücadele için 17 yılın en sert faiz artırım döngüsünü yürüttü. Enflasyon 2022’deki %9,1 seviyesinden %3,4’e düşürülürken, Powell hâlâ “zafer kazanmadık” diyerek erken faiz indirimi beklentilerine mesafeli duruyor.
💬 Ekonomi Uzmanları Ne Diyor?
Ekonomist ve eski Fed danışmanı Prof. Lawrence Jacobs’a göre, bu gerilim bir ekonomik kriz kadar kurumsal itibarı ilgilendiren bir sınav:
“Fed, 100 yılı aşkın süredir siyasi iktidarlardan bağımsız bir kurumdur. Trump’ın bu açıklamaları yalnızca Powell’a değil, Amerikan para politikası sisteminin temel değerlerine bir saldırı niteliği taşıyor.”
Pek çok uzmana göre, Trump’ın bu açıklamaları seçim öncesi güç gösterisi olarak algılansa da, yatırımcıların Fed’in tarafsızlığına duyduğu güveni aşındırabilir. Bu da uzun vadede doların değerinde kırılganlık yaratabilir.
🌍 Küresel Etki: Fed’in Kararı Sadece ABD’yi Değil, Tüm Dünyayı Sarsar
Fed’in faiz kararları, sadece ABD’de konut kredisi ya da tüketici harcamaları üzerinde değil; aynı zamanda:
- Gelişmekte olan ülkelerin para birimleri
- Altın ve petrol fiyatları
- Kripto para piyasaları
- Tahvil ve bono getirileri gibi alanlarda da belirleyici rol oynuyor.
Eğer siyasi baskılarla Fed’in karar alma süreci sorgulanır hale gelirse, global piyasalarda güven kırılması yaşanabilir. Özellikle Türkiye gibi dış kaynak ihtiyacı olan ekonomilerde, bu tür gelişmeler kur ve faiz dalgalanmalarını tetikleyebilir.
🗳️ Seçime Giden Yolda Merkez Bankası Tartışması: Yeni Normal mi Olacak?
ABD’de seçim tarihine yaklaştıkça Fed kararları daha da siyasallaşabilir. Trump’ın seçimi kazanması durumunda, Powell’ın görev süresi 2026’da sona ermesine rağmen, erken görevden alınma baskısıyla karşı karşıya kalabileceği konuşuluyor.
Biden yönetimi ise Powell’a açık destek veriyor. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, “Fed’in bağımsızlığına saygı duyuyoruz. Başkan Powell bu zor dönemde ekonomiye istikrar getirmiştir,” denildi.
✅ Sonuç: Sözlü Gerilim Reel Ekonomiye Sıçrayabilir
Trump ve Powell arasındaki faiz gerilimi, yalnızca bireyler arası bir çekişme değil. Bu, kurumsal bağımsızlık ile siyasal kontrol arasındaki sınırların yeniden test edildiği bir dönem. Eğer bu süreçte Fed kararları siyasi tartışmalarla gölgelenirse, yalnızca ABD değil, küresel ekonomik istikrar da zedelenebilir.
Son söz: Ekonomide güven, rakamlardan önce gelir. O güven kırıldığında, faizden çok daha fazlası riske girer.
