Taraflar, yıllardır gerilim konusu olan gümrük vergilerini görüşmek üzere karşılıklı temaslara başlıyor. Bu temaslar sadece ekonomiyi değil, aynı zamanda diplomatik ilişkilerin seyrini de doğrudan etkileyecek.
🇺🇸🇹🇷 Geçmişin Gölgesinde Yeni Bir Sayfa
2018 yılında ABD’nin Türkiye’ye karşı aldığı ek gümrük vergisi kararlarıyla başlayan süreç, zamanla karşılıklı yaptırımlara ve ticaretin daralmasına neden olmuştu. Özellikle çelik ve alüminyum gibi stratejik sektörlerde uygulanan yüksek vergiler, ihracatçılar için ciddi bir maliyet baskısı oluşturdu.
Ancak küresel dengelerin hızla değiştiği 2020 sonrası dönemde, iki ülke arasında “zorunlu iş birliği” ihtiyacı daha görünür hale geldi. ABD, tedarik zincirini Çin dışındaki ülkelere kaydırmak istiyor; Türkiye ise ihracat pazarlarını çeşitlendirmek ve dış ticaretinde sürdürülebilir bir ivme yakalamak niyetinde. Bu çerçevede başlayan yeni gümrük vergisi müzakereleri, ekonomik bir zorunluluk kadar diplomatik bir gereklilik olarak da görülüyor.
📋 Masanın Üstünde Ne Var?
Müzakerelerin içeriği oldukça kapsamlı. Her ne kadar kamuoyuna yalnızca “gümrük tarifeleri” olarak yansımış olsa da, masada çok daha derin konular yer alıyor:
- Ek vergi uygulamalarının kaldırılması (özellikle çelik, otomotiv ve tekstilde)
- Karşılıklı kota sistemlerinin yeniden düzenlenmesi
- Dijital hizmet vergileri ve teknoloji ürünlerinde standart uyumu
- Yeşil mutabakat çerçevesinde karbon sınır vergisi gibi yeni nesil uygulamalar
Bu görüşmelerin başarısı, yalnızca gümrük oranlarının yeniden düzenlenmesi değil, iki ülkenin ticaret anlayışının ne kadar senkronize olabileceğiyle doğrudan bağlantılı.
💬 Siyaset Değil, Ekonomi Konuşacak mı?
Her ne kadar başlıkta “gümrük” yazsa da, bu görüşmelerin tamamen ekonomik sınırlar içinde kalması beklenmiyor. Zira ABD–Türkiye ilişkileri, zaman zaman siyasi dalgalarla sarsılan ama ekonomik olarak birbirine ihtiyaç duyan bir karaktere sahip.
Dış politikada yaşanan gerilimlerin, ekonomik kararları gölgeleme riski hâlâ gündemde. Ancak uzmanlar bu kez durumun farklı olabileceği görüşünde. Özellikle iki ülkenin de kendi iç dinamiklerinde ekonomik istikrarı öncelemesi, pragmatik bir masa kurulmasına zemin hazırlıyor.
Ekonomi analisti Dr. Levent Alkan şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Bu tür müzakerelerde sadece ihracat değil, güven ve istikrar da satranç taşlarıdır. ABD seçim sürecine girmeden önce masaya oturmak, stratejik bir adımdır. Türkiye açısından ise bu, içeride döviz baskısını azaltmak ve ihracatı güçlendirmek için önemli bir hamle.”
🏭 Sanayi ve İhracat Cephesinde Beklenti Yüksek
Özellikle çelik, otomotiv, tekstil ve beyaz eşya sektörleri, ABD’ye uygulanan yüksek vergi oranlarından doğrudan etkilenen alanlar arasında yer alıyor. Türkiye’den ABD’ye yapılan ihracatın önemli bir bölümü bu sektörlere ait ve son yıllarda uygulanan gümrük duvarları nedeniyle rekabet gücü zayıflamış durumda.
İstanbul Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği’nden yapılan açıklamada şöyle denildi:
“Müzakerelerin samimiyetle yürütülmesi hâlinde, sadece çelik sektöründe yılda 1 milyar dolarlık ek ihracat potansiyeli ortaya çıkabilir.”
📊 Ekonomik Göstergeler Ne Diyor?
TÜİK verilerine göre 2024 yılında Türkiye’nin ABD’ye yaptığı ihracat 14,8 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Oysa aynı yıl Almanya’ya olan ihracat 21 milyar doları aştı. Uzmanlara göre, gümrük anlaşmaları sayesinde ABD pazarı, Türkiye için ikinci Almanya olabilir.
Ayrıca ABD’den ithal edilen yüksek teknoloji ürünlerine uygulanan vergilerde yapılacak esneklik, Türkiye’nin teknoloji tabanlı üretim planları için de bir kaldıraç etkisi yaratabilir.
🔮 Yakın Gelecekte Ne Olabilir?
Müzakerelerin ilk etabı teknik düzeyde başlayacak. Ardından karşılıklı “ön mutabakat” metni hazırlanacak. Bu süreçte:
- Türkiye, Avrupa ile yürüttüğü Gümrük Birliği güncelleme sürecine benzer bir model önerebilir.
- ABD tarafı ise hızlı ve ürün bazlı çözüm yollarını tercih edebilir.
Bu temasların 2025’in son çeyreğine kadar somut bir anlaşmaya dönüşmesi, siyasi atmosfer ve dış politik gelişmelere de bağlı olacak.
🧭 Son Söz: Zaman Ekonomiyle Konuşma Zamanı
ABD ile başlayan gümrük müzakereleri, yalnızca ticaretin önünü açacak bir kapı değil, aynı zamanda uzun süredir türbülansa giren ilişkilerde yeni bir denge arayışının yansıması. Her ne kadar engeller çok, masa kalabalık, ajandalar karmaşık olsa da; ekonomik gerçekler, tarafları sonunda aynı çizgide buluşturabilir.
Bu kez belki de savaş değil, müzakere kazandıracak.
